20070316

mart

"...martı, ısıtıcı güneşi, yeniden yaşamak, tatmak, suların çamur sarısından yavaş yavaş yeşile dönüşmesini seyretmek, günün birinde karpuzları, incirleri, üzümü yeniden görmek, uzaklarda, uzak yerlerde anlatılmış, hayal meyal anımsanan, olmayacak, inanılmayacak masallar gibi geliyor şimdi ona. oysa yeniden incir, üzüm yemek, onu yeni bir kışa, büsbütün inanılmaz, yaşanması daha az olası bir serüvene doğru sürüklemeyecek mi? o yaklaşmanın uzaklaştırıcılığı daha da acı, daha da keskin duymayacak mı yüreğinde?"(*)

günlerdir aklımda bu cümleler. porsuk'un boz sularına bakarken aklımda, karşıdan karşıya geçerken aklımda, marketin meyve reyonunda henüz incirler, üzümler görmezken aklımda, aldığım elmaları tartarken aklımda, sokak lambasının ışığında dans eden simli karıncaları izlerken aklımda, kendime bi kahve yaparken aklımda, gözümü açar açmaz aklımda, kaparken olduğu kadar aklımda. oysa ki aklım, zavallım, ne kadar karışık, ne kadar yorgun şu sıralar. gözlerime yeni sayfalar baktırıyorum, sağ elimde cümlelerin altını çizmeye hazır bir kurşun kalem, biri bitince bir yenisi başlıyor, türlü tilkiler geziyor içerde de kuyrukları birbirine değmiyor. yine de bu cümleler aklımda. karmaşadan sağ kurtulmuş; benimle her yere geliyor, her an içerde yankılanıyor, o yaklaşmanın uzaklaştırıcılığını daha da acı, daha da keskin duymayacak mıyım yüreğimde? e, peki neden bile bile, yine de?

(*)bilge karasu, uzun sürmüş bir günün akşamı, metis.
Powered By Blogger